Awakenings - Penny Marshall

Awakenings - Penny Marshall




Sinema istediği kadar görsel bir sanat olsun, eğer iyi bir hikayeye sahipsen işin %90ını daha başlamadan bitirdin demektir. Ama gerçekten öyle mi?

Bahsettiğimiz bir ABD filmiyse, Klasik yapıya sahip bir filmse, acı ama evet gerçek bu. Dead Poet's Society'den A Perfect World'e; La Vita E Bella'dan Shine'a sinema adına pek bişey yapılmasın varsın, iyi bir hikaye seyirciyi elde etmenin birinci kuralıdır. Seyirciyi etkilemek üzerine kurulu bir Hollywood sineması da zaten seyirciyi elde etmektedikten sonra önemi yoktur. İyi bir hikayenin yolu da Amerikan rüyası anlatmaktan geçer.

Awakenings'de bir Amerikan rüyası filmi. Yani seyirciyi hikayesiyle daha birinci dakikadan eline alabilecek derecede kuvvetli bir "umut" hikayesi. İstediği kadar aykırı bir film olsun en sisteme uyum manyağı Forrest'dan, en aykırı Tyler Durden'a kadar hollywood karakteri seyirciye umut ettirirse, işte o iyi hikayeyi iyi aktarabilmiş demektir ki istediği kadar sırtını hikayesine dayamış olsun o film iyidir ötesi yok.

Awakenings işte tam da bu yüzden iyi bir film. Çok iyi(kullandığım iyi kelimeleri, seyirci üzerine etkisiyle doğru orantılı bir iyi) hikayesi, iyi bir anlatımla syirciyi daha ilk dakikadan alıyor ve son dakikaya kadar bırakmıyor. Bir saniye sarkmıyor, bir saniye uzatmıyor, bir saniye olsun abartmıyor, bir saniye olsun sömürmüyor. Çünkü hikayenin buna ihtiyacı yok. Oysaki Leonard karakterinin aşırı dozdaki iki kriziyle bile seyirciyi salya sümük yapabilir(kaldı ki seyirciyi inandırmakta bir an olsun zorluk çekmeyecekRobert De Niro oynuyor bu karakteri) Ama Penny Marshall filme böyle sahneler koyarak diğer sahnelerdeki dozajın zarar göreceğinin farkında ve hiç girişmiyor. Çünkü Penny Marshall seyirciyi iyi tanıyor. Filmi ne kadar dozajda tutarsa o kadar samimiyetin yansıyacağını biliyor.

Peki gerçekten samimi mi? Yani kitabın yazarı Oliver Sacks da Penny Marshall da gerçekten bu filmi aktarmakta samimi mi? Üzerinden geçen 18 yılda o kadar Amerikan rüyası filmi gördük ki; o kadar umut aşılandık ki, o kadar çok film umut etmenin, çabalamanın iyi bir şey olduğunu söyledi ki bu konuda kesin bir yargıya varmayı imkansız hale getirdi. """"spoiler: İstediği kadar sonunda istediğimiz gerçekleşmesin; gene de "kaybetsen de umut etmeye devam et" filmlerini de az görmedik""""

İstediği kadar samimiyeti konusunda şüphelerimiz olsun, ABD sinemasının seyirciyi tahlil etmek konusundaki başarısı o kadar yüksek ki, başroldeki iki oyuncunun gücü o kadar yüksek ki, bir süre sonra filmden sinema sanatı beklemek yerine hikaye anlatımına kendini teslim ediyorsun, samimiyetine koşulsuz inanıyorsun.

23 Kasım 2008 Pazar

0 Comments:

 
Sinema Dedigin... - Wordpress Themes is proudly powered by WordPress and themed by Mukkamu Templates Novo Blogger